Mustafa Arslantunalı: Evet, siyahların yüzde 10’u oluyor, arada beyazlarla aralarında 10 kat fark var ve 2000 yılında 791.600 siyah ABD’de hapisteymiş. ÖM: Tabii kolejlere, liselere, üniversitelere gidebilenlerin de sadece 600 bin kişi olduğu görülüyor. MA: Ve siyahların % 23'ü yoksulluk sınırının altında yaşıyor. ÖM: Her 4 siyahtan biri. MA: Evet, beyazlarda bu oran % 12, arada iki katlık bir fark var. ÖM: Yalnız bir de gelişme yönüne bakmamız gerekiyor tabii, 1963’de bu konuşmanın yapıldığı sırada pek çok yerde, eyalette siyahların oy hakkı yok. MA: Üstelik aynı lokantalara gidemiyorlar, aynı tuvaletlere de gidemiyorlardı beyazlarla birlikte. ÖM: Açık Radyo’nun kullandığı imajlardan, görüntülerden biri, bir siyah yaşlı adam, siyahlar için olan muslukta ellerini yıkarken, ya da belki oradan su içerken, hemen yanındaki “whites only” yazan, sadece beyazlara tahsis edilmiş daha büyük ve lüks musluğa bakıyor... Magnum fotoğrafçılarından birinin tespit ettiği bu durum güney eyaletlerinden birinde geçmiş olsa gerek. Hatta, şimdi insana tuhaf geliyor ama, “Köpekler ve zenciler giremez!” yazılarının, tabelalarının da asılı olduğu bir ülkeydi o sırada Amerika. Sivil haklar lideri Martin Luther King Jr.’un 28 Ağustos 1963’te o müthiş konuşmasınının tam 40. yıldönümü bugün. “Benim bir düşüm var” (“I have a dream”) diye bilinen ve bu cümleciği nakarat olarak tekrarladığı konuşmasının 40. yıldönümü. Washington’da Lincoln Memorial denen anıtın, yani Abraham Lincoln’ın heykelinin önünde yaptığı konuşmanın tarihe hem ABD’nin hem de belki de dünyanın en büyük sivil hareketlerinden biri olarak geçti ve günümüzde de hâlâ olanca canlılığı ile tartışılıyor ve anılıyor. Şimdi binlerce kişi de Washington’da zaten 40. yıldönümü anmakta ve kutlamaktalar. 250 bin kişi önünde yapmıştı konuşmasını ve ABD’nin siyahlar için eşitlik hareketi, iş ve özgürlük taleplerinin doruğa çıktığı bir noktaydı. Şimdi, 40 yıl sonra “pek çok gelişme olmasına rağmen hâlâ inanılmayacak kadar da uzun bir yolumuz var” diyor oğlu Martin Luther King III. Kendisi 5 yaşındaymış bu konuşma yapıldığı sırada ve bugün de hâlâ durumun ne kadar vahim olduğunu gösteren rakamlar var aslında ortada. Meselâ, 25-29 yaşları arasındaki her 10 siyahi gençten biri hapishanede, oysa mesela Hispaniklerin, Latinlerin % 2.9’u, beyazlarınsa sadece % 1.1’i hapiste.
MA: Otobüslerde de aynı şey vardı, eski filmlerde hâlâ görülebilir. Neyse ki bunlar tamamen kalkmış durumda, yalnız ırk ayrımı biraz sınıf ayrımı ile birleşmiş gibi görünüyor, tıpkı Güney Afrika Cumhuriyeti’nde olduğu gibi.
muamelesi yapıldığı, beyazların hiçbir şekilde onlarla temasa girmediği, onları sadece kapıcı, resepsiyoncu vs. olarak görebildiğiniz anlatılıyor. Mesela Michael Moore diyor ki: “Kapıcı ve hizmetçi dışında hiçbir siyaha sokakta rastlamadan pek çok günümü geçirebilirim.” Şimdi Martin Luther King’in 28 Ağustos 1963’de, tam 40 yıl önce yaptığı konuşmadan bir iki pasajı size nakletmeye çalışalım.
“Sizinle bugün, burada bulunmaktan çok mutluyum” diye başlıyor, “ulusumuzun tarihindeki en büyük özgürlük gösterisi olarak geçecek bu toplantıda bulunmaktan memnunum.” 49KB
MA: Nitekim öyle oldu.
MA: "100 yıl sonra şu gerçekle yüzleşmeliyiz, siyah adam hâlâ özgür değil, bu trajik bir gerçektir..." diyor.
ÖM: "100 yıl sonra siyah adamın hayatı, zencinin hayatı hâlâ segregasyon, hâlâ ayrımcılığın kelepçelerine, prangalarına vurulmuş ve onun zincirine vurulmuş halde..."
MA: "100 yıl sonra hâlâ siyah adam yoksulluğun yalnız adasında yaşıyor..."
ÖM: "Muazzam bir zenginlik okyanusunun ortasındaki yoksulluk adasının üstünde yaşıyor. 100 yıl sonra siyah adam hâlâ Amerikan toplumunun karanlık köşelerinde perişan ve kendisini, kendi ülkesinde bir sürgün olarak buluyor" diyor.
MA: “Siyah adam, vatandaşlık haklarını elde edene kadar Amerika rahat, huzur yüzü görmeyecek...”
MA: Martin Luther King rüyasına devam ediyor: “Bir gün Georgia’nın kızıl tepelerinde eski kölelerin çocukları ile eski köle sahiplerinin çocukları, kardeşlik sofrasında beraber oturabilecek...”
ÖM: “...Ve öyle bir rüyam var ki, bir gün Mississippi eyaleti, bu çöl eyaleti, adaletsizlik ve baskının sıcağında zırıl zırıl terleyen bu eyalet bile bir özgürlük ve adalet vahasına dönecek.”
MA: “Dört çocuğum da bir gün derilerinin rengi yüzünden değil, karakterleri yüzünden yargılanabilecekleri bir toplumda yaşayabilecekler.”
ÖM: “Bugün bir rüyam var benim, bir rüyam var bugün: Bir gün Alabama’da, bu iğrenç ırkçılarıyla, ağzından ağır, iğrenç salyalar, küfürler akıtan, hertürlü değeri yerle bir eden valisiyle ayakta duran eyalette bir gün küçük kara oğlan çocukları ile küçük kara kız çocukları, küçük beyaz çocuklarla birlikte, oğlan ve kızkardeşler olarak elele tutuşacaklar...
ama sadece oralarda çınlamasın, Georgia’nın Taş Dağı’nda da çınlasın, Tennessee’nin Gözcü dağında da çınlasın, her dağda ve her tepede, Mississippie’nin her dağında, yamacında, karınca yuvasında bırakın özgürlük sadası çınlasın...Ve o zaman, New Hampshire’ın yüksek tepelerinde özgürlük çınlasın dört bir yanda, özgürlük New York’un yüksek tepelerinde çınlasın, Pennsylvania’nın Alleghenies tepeliklerinden, dağlarından özgürlük çınlasın, Colorado’nun Kayalık dağlarındaki karlı tepelerinde çınlasın, Kaliforniya’nın inişli çıkışlı tepelerinde, yaylalarında çınlasın, 273KB
Ve bu olduğu zaman, dört bir yanımızda her dağda ve bayırda çınladığı zaman özgürlük, bunu sağladığımız zaman, her köyde her kasabada, her eyalette, her şehirde çınladığı zaman, işte o zaman Tanrı’nın bütün çocukları: siyahlar, beyazlar, yahudiler, yahudi olmayanlar, protestanlar ve katolikler, işte o zaman hepsi elele tutuşacaklar ve siyahların çok eski bir ilâhisinin şu sözlerini söyleyecekler: 'Sonunda özgürüz ... Tanrıya şükürler olsun, sonunda özgürüz!”...
* * *
Amerikan tarihinin en büyük sivil haklar gösterisi tam 40 yıl önce bugün yapılmıştı. Washington’da, özgürlüklerin en büyük savunucusu Başkan Abe Lincoln’un heykelinin bulunduğu yerde yaptığı konuşmada böyle şeyler söylüyordu işte Martin Luther King, Jr. Kendisi, bu konuşmanın yapılmasından 4.5 yıl sonra, 3 Ocak 1968’de, bu ünlü konuşmasında sözünü ettiği Gözcü dağı eteklerindeki Memphis, Tennessee’de gene bir konuşma yaparken James Earl Ray diye biri tarafından öldürülmüştü. Ama sonradan oldukça net olarak belgelerle ortaya kondu ki, bu kişi, CIA ile yakın bağlantıları olan bir çetenin bir parçasıydı ve “günah keçisi” olarak seçilmiş biriydi.
Günaydın peder Martin!
(29 Ağustos 2003'te Açık Gazete'de yayınlanmıştır.)